MURİS MUVAZAASI
Muris muvazaası davası yargı pratiğimizde çokça karşılaştığımız bir dava türüdür. Bizim de ASA HUKUK olarak sıklıkla baktığımız bir davadır. Muvazaa, tarafların üçüncü kişileri yanıltmak kastıyla aralarında gerçek iradelerine uymayan, görünüşte geçerli olmasına karşın, kendi aralarında hüküm ifade etmeyen bir sözleşme yapma konusunda anlaşmalarıdır. Muvazaanın miras bırakanın bazı mirasçılarından mal kaçırmak kastı ile yapılmış haline muris muvazaası denilmektedir.
Muris muvazaası oldukça teknik hukuki unsurlar barındırmaktadır. Öncelikle üzerinde durmamız gereken husus muris muvazaasında miras bırakanın durumudur. Miras bırakan anne veya baba olabilmektedir. Miras bırakanın (murisin) hayatta iken yaptığı işlemler kural olarak aksi ispat edilinceye dek geçerlidir. Ve fakat öyle hukuki işlemler vardır ki bu işlemler hukuken var gibi görünse de hakikatte yoktur veya diğer hak sahiplerinin hakkını kullanmasına engel olmak adına yeni yollar denenerek açılmış olabilmektedir. Bilindiği gibi kanun kötü niyeti korumaz.
Konuya dönecek olursak; miras bırakan anne veya baba kendi bireysel tercihler dolayısı ile kardeşlerden bazılarını diğerlerine göre daha önceliyor olabilir ve neticede bazı mirasçılar mağdur edilmektedir. Şöyle ki miras bırakan daha çok sevdiği çocuğuna miras bırakmak isterken kasıtlı olarak kendisine bağışta bulunmak istermiş fakat tapuda satış göstermiş olabilmektedir. Buradaki sorun taşınmaz bağışının resmi şekle tabi olması ve miras bırakanın mirasçıların tenkise tabi malvarlıkları üzerinden de işlem gerçekleştirmiş olmalarıdır.
Örnek üzerinden gidersek: Miras bırakan babanız veya anneniz sağken sizi mağdur etmek adına kasıtlı olarak kardeşinize veya diğer çocuklarına mal bırakmak istemediği için üzerindeki mal varlığını aslında hukuken geçerli olmayan işlemler ile devretmektedir. Mesela kendi üzerine tescilli taşınmazı tapuda lehine tasarruf yapmak istediği çocuğun üzerine geçirmesi veya tapuda değil de bunu satarak parasını veya satmadan kendi parasını sevdiği çocuğa vermek suretiyle yararlanan çocuğun haksız yere ve diğer çocuk aleyhine babasından- annesinden gelecek mirastan mahrum kalacak şekilde mal edilmesini sağlanması işlemine Muris muvazaası denir.
Doktrinde muris muvazaası: “Miras bırakanın gerçek iradesi bağışlama olmasına rağmen resmi olarak tapuda satış işlemi yapılmasıdır.” Diye belirtilmiştir. Bir taşınmaz satışı gerçekleşebilmesi için tarafların iradelerinin satış olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Yani bağış niyeti ile satış gerçekleştirilmesini hukuk korumaz. Muris muvazaası şartları şöyledir:
- GÖRÜNÜŞTEKİ İŞLEM
- ASIL İŞLEM- GİZLİ ANLAŞMA
- MUVAZAA ANLAŞMASI
- ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİ ALDATMA KASTI
Bir satış akdinin oluşabilmesi için bu akdin alt işlemi niteliğindeki iradelerin satış iradesi olması gerekmesi sebebiyle muris muvazaasında satış işlemi sırasında miras bırakanın bağış yapma niyetinde olması yani iradenin bağışlama olması sebebiyle iptali gerektirmesi, bağışlama işleminin de karşılıksız bir kazandırma olmasına rağmen tapuda satış olarak gösterilmesi sebebi ile resmi şekil şartını taşımama sebebiyle iptali sonucunu doğurur.
Özetlemek ve örneklemek gerekirse: Mesela bir şahsın 3 tane kız çocuğu var , bir tane de erkek çocuğu var farz edelim, ki bu şahsın 10 tane dairesi olsun ve çokça da başka gayrimenkulleri olsun. Bu şahıs da ne yazık ki toplumun önemli bir bölümü gibi kız çocuklarına malvarlığı kalmasını istemiyor ve erkek çocuğuna malvarlığı bırakmak istiyor diye düşündüğümüzde muris muvazaasını daha net anlayabiliriz. Bu durumda miras bırakan bütün malvarlığının erkek çocuğa kalması için sağ iken erkek çocuğunun üzerine tapuda ya bağışlama şeklinde ya da satış şeklinde devir işlemlerini gerçekleştirmiş. Burada devir lehine tasarruf yapılmak istenen – erkek çocuğa yapılıyor. Kız çocuklarını mirastan tamamen veya kısmen mahrum bırakmak amacıyla malının birçoğunu erkek çocuğuna tapuda satış yaparsa ayrı bir usul, bağışlama yaparsa ayrı bir usul, tapuda değil de miras bırakan bizzat erkek çocuğuna para vermek suretiyle onun mal edilmesini sağlaması yani sanki çocuk kendi kazanmış da bu malı edilmiş gibi gözükmesi hususu farklı değerlendirmelere tabidir.
Bizim pratikte çokça karşılaştığımız bu hukuki uyuşmazlıkta dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ölünceye kadar bakma sözleşmesinin var olup olmadığıdır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmak suretiyle erkek çocuğa bir mal geçirilmesi veya para veya başka bir araç geçirmesi söz konusu olabilmektedir.
Miras bırakan 3 kız çocuğuna yukarıda varsaydığımız üzere 10 tane dairesinden birer tane daire bırakıyor ve geriye kalan 7 dairesinin de tapusunu kendi üzerindeki tapuları satış suretiyle erkek çocuğa yapıyor diyelim. Bir çocuğa davanın açılabilmesi için en önemli şart miras bırakanın vefat etmesidir.
Miras bırakanın ölümü sonrasında ancak miras söz konusu olacaktır ve haliyle ölüm gerçekleşmeden mirastan doğan alacakların talebi söz konusu olmayacaktır.
Miras bırakan vefat ettikten sonra hakları zayi olan örneğimizdeki üç kız veya bir kız veya ikisi birlikte veya üçü birlikte fark etmeksizin kendi miras payını saklı pay dediğimiz payın zayi olduğunu iddia ederek dava açabilir Burada da çeşitli argümanlar vardır. Mesela miras bırakanın ölümünden sonraki 1 yıl içinde tenkis davası açılabilecektir. Ve fakat SÜRESİZ olarak muvazaa davası açılabilecektir.
- TAPUDA SATIŞ YAPILDIYSA :
Eğer bağış yapılmak istenmesine rağmen tapuda göstermelik satış işlemi yapıldıysa Muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil davası açılacaktır.
Örneğimizden devam edersek davacı kız çocukların biri veya birkaçı veya hepsi tapuda devredilen 7 dairenin her ne kadar tapuda devir olarak işlem tesis edilmiş olarak gösterilmişse de gerçekte bağış olduğunu bu nedenle devrin iptalini talep edebilecektir. Belirtilen sebeplerle bu tapuların iptali ile miras bırakanın üzerine tapuda tesciline terekeye dahil olmak üzere (mirasa geri gelecek şekilde) eklenmesini talep etmektedir. Burada özellikle belirtmek gerekiyor ki tapu işlemleri sıkı şekil şartlarına tabidir. Eğer miras bırakan üzerindeki taşınmazı bağış yapmak istemesine rağmen satış suretiyle gösterdiyse bu işlem yüksek ihtimalle iptal edilecektir.
- TAPUDA BAĞIŞ İŞLEMİ YAPILDIYSA :
Eğer miras bırakan tapuda taşınmaz devri işlemini bağışlama şeklinde gösterdiyse örneğimize dönersek 7 daireyi oğluna bağışlama olarak gösterdi ise denkleştirme işlemi devreye girmektedir. Bu kez mirastan kısmen veya tamamen mahrum kalan (olayımızdaki kız çocukları) mirasçılar “saklı payının ihlal edildiği dolayısı ile murisin vefatından sonraki 1 yıl içinde tenkis davası açabilecekleri gibi hak düşürücü süreye tabi olmaksızın Muris muvazaası sebebiyle tapu iptal tescil davası da açabileceklerdir. Muris sağ iken malvarlığında istediği gibi tasarrufta bulunabilir ve fakat vefat ettikten sonra saklı payına tecavüz edilmiş olan mirasçılar saklı paylarını talep edeceklerdir, kanun bunu korumaktadır. Önemle yeniden belirtmek gerekir ki saklı paya dayalı olan tenkis davası bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Aksi halde talep edilmesi mümkün değildir.
Tapuda bağış gösterilmiş ve gerçek irade de bağış ise bu durumda mirastan mahrum kalan mirasçının talebi “Bağışlama yapıldı ama bağışlamada üç kardeşin saklı miras payları var ve bu saklı paylar ihlal edilmiştir.” Demek sureti ile dava açılması söz konusu olmaktadır. Bilindiği üzere altsoy için kanuni olarak yasal miras payının yarısı saklı paydır. Tenkis davasını açmayan mirasçı denkleştirmeden yaralanamayacaktır.
Muris muvazaası davasında tapu iptali ve tescili davacı mirasçı lehine sağlayabilmek için Yargıtay’ın sorduğu iki önemli soru vardır:
MİRAS BIRAKANIN TAŞINMAZI SATMAYA İHTİYACI VAR MIYDI?
Şayet taşınmazın satışı ile elde edilecek paraya ihtiyacı varsa ve geçiminin bir kısmını bu para ile karşılamış veya önemli harcamalarını karşılamış ise bu halde tapu muvazaa sebebi ile iptali ve tescil olmayacaktır.
TAŞINMAZI SATIN ALAN MİRASÇININ TAŞINMAZI SATIN ALACAK PARASI VAR MIYDI?
Mirasçıya taşınmaz devredildiği tarihte bu taşınmazı alabilecek mali gücünün var olup olmadığı yargılamada dikkat edilen diğer bir husustur. Örneğin uygulamada çoklukla rastlanan durumlardan biri de: Şahıs asgari ücretle çalışan bir işçi iken babası bu kişiye bir daire veriyor tapuda satış gösteriyor ve dairenin bedeli bir milyon TL bu durum hayatın olağan akışına ve gerçekliğe aykırı olduğundan kabul edilmemektedir. Bu halde olayımızdaki işçi örneğinden gidersek işçi emlakçılık, komisyonculuk ek iş veya sair işler ile kazanç elde ettiği iddiasını mahkemeye sunabilmektedir. Fakat yargılamada temel olarak kabul gören ifadeler değildir.
Bilindiği üzere muvazaa davalarını tanıkla ispat edebilmekteyiz. Tanıklarınız ne kadar güçlü ise davayı kazanma ihtimaliniz o ölçüde artar. Nitekim WhatsApp kayıtları da maddi delil sayılıyor veya mailler veya yazışmalar ve ya resmi senetler.
Yine belirtmek gerekir ki tenkis talebi ile tapu iptal ve tescil davası açılabildiği gibi alacak davası şeklinde de tenkis davası açılması mümkündür.
Eğer resmi şekil şartına uyulmadan yapılan bir işlem varsa yani bağışlama yapılmış ve tapuda satış gösterildi ise tapu iptal tescil davası açılmaktadır.
Muris muvazaası davasında en önemli tanıklardan biri dava konusu taşınmazın alım satımına aracılık eden veya kat karşılığı inşaat sözleşmesini yapan veya emlakçı ya da tapu memuru ya da komisyoncu burada görgüye dair şahitlik yapabilmektedir.
Ayrıca şunu da unutmamak lazım bu dava Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülür Asliye Hukuk Mahkemeleri bu konuda görevlidir. Yetkili mahkeme ise miras bırakanın vefatı tarihindeki yerleşim yeri Mahkemesidir yani miras bırakan Erzincan’da vefat ettiyse ve son yerleşimleri de Erzincan ise davayı orada açmanız gerekmektedir. Burada önemli olan vefat ettiği yerde değil müteveffanın son yerleşim yerindeki Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli ve yetkili olmasıdır.
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen her mirasçının muris muvazaasını dava edebileceğini ve muvazaayı her türlü delil ile ispatlayabileceğini belirtmiştir. Bu davayı yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya evlatlıklar da açabilir. Ancak bu davayı mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirastan çıkarılan kişiler açamaz.
Muris muvazaası davasını mirasçılardan her biri tek başına açabilir. Terekenin iştirak halinde olması davayı açmaya engel değildir ve her bir mirasçı diğerlerinin olurunu almadan kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir. Ancak mirasçı kendi payı oranında bedel değil de taşınmazın terekeye dönmesini istemişse dava dışı diğer mirasçıların da olurunu almak ya da temsilci ile davaya devam etmek zorundadır.
Özellikle belirtelim ki, mirasçı olmayan kişilere karşı açılan ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile vb. nedenlere dayalı tapu iptal ve tescil davaları miras payı oranında açılamaz, tüm mirasçıların davaya dahil edilerek davanın açılması gerekir. Ancak, mirasçıların kendi aralarında açılacak davalar, bu halde tereke paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan, miras payı oranında açılabilir.
Av. Kübra Nur SAKMANLI